Updated on Ağustos 5, 2015
Ege’den #Üç
Güzel başlamayan bir sohbette buldum kendimi. Her neyse hemşerimiz olduğunu ve Malatyalılar Derneği başkanlığı yaptığını söyleyen bu şahıs ile zorlu bir yolculuk ve ardından hoş olmayan bir sohbetten sonra rotamıza tekrar dönebildik. Bize o sıkışık zamanda 40 dakika kaybettirmişti o şahıs. Rota dedik sırada kuş adası vardı ki Didim’den İzmir’e en hızlı dönüş yolu üzerindeydi zaten. Kuş Adası hep aklımda olan bir yerdi açıkçası. Nedir, ne değildir, neden Kuş Adası denilmiş diye düşünmedim değil küçüklüğümde.
Didim’den çıktık ve Kuş Adası yoluna düştük. Bu yol gerçekten çok etkiledi beni. Denize neredeyse sıfır gidiyorsunuz ve doğası havası gerçekten çok güzel. Yol üzerinde küçük bir köyde içecek almak için durduk. Bakkala girdim ve yaşanan konuşmalar tepkiler beni düşündürdü. Dükkanda çalışan kız ile benim önümdeki çocuk arasında konuşmalar yaşanıyordu. Garipti çünkü biz Anadolu’da büyümüştük. Bu tarz şeyler garip geliyordu. Yanlış bir şey yoktu evet ama biz böyle büyümüştük.
Her neyse Kuş Adasına girdik girmesine de hava kararmaya yakındı. Ee bizde uzun pozlandırma çalışırız dedik düştük sahil yoluna. Çok güzel kareler yakaladık. Güneş batmaya yakın pozlandırmalarımız üzerinde yoğunlaştık güzel oldu aslında. Belki de Bodrum’dan çok sevdim burayı. Sakin sessiz ve temiz bir yer gibiydi. Sahili çok samimi karşılaşmıştı bizi. Birde deniz kenarında at görünce benim için baş tacı gibi bir şey olmuştu Kuş Adası.
Akşam çöktü karanlık olmuştu. Kuş Adası merkeze gittik ve birkaç hediyelik dükkanına baktık. Daha sonra marinaya gittik ve oradaki balık lokantaları dikkatimi çekti. Marinası bayağı büyüktü. Ve deniz kenarı ile marina arasında merkezden içe bakan bir de kalesi vardı ki bu kale otel olarak kullanılmaktaydı. Araç girmeyen sokaklarında kapalı kapılar ardında disko ve barları vardı. Kış ayı olduğundan kapalı idiler tabi.
Gezdik gördük sonra yine yollara düştük. Yol üzerinde Hristiyanların hacı olduğu bu nedenle önemli bir dini mekan olan Meryem Ana Evi’ni, 2012 sallamasyonlarına ev sahipliği yapan ve kıyametin bu yerde kopmayacağına inanılan Şirince Köyü ve Ege’nin belki de en önemli tarihi yapılarından Efes Antik Tiyatrosuna girememenin vermiş olduğu üzüntü ile İzmir’e dönmüştüm. Artık onları bir sonraki gezi listeme ekledim ve güzel bir uyku çekmenin zamanı gelmişti.