Updated on Ağustos 5, 2015
Nemrut Turunda İkinci Gün
Sabahın 5’i ve uyanma vakti. Dostum Volkan çadır kurup ertesi gün toplamakla uğraşmamak ve birazda havanın zaten sıcak oluşundan yalnızca uyku tulumunda yatmış bense börtü böceğe güvenemeyip geçeninde sert geçeceği endişesinden çadırımı kurmuştum. Uyanır uyanmaz eşyaları hazırlamaya koyuldum. Çadır toplamak bir eziyet gibiydi gerçekten sabahın köründe aman 5’inde. 1 saatte ben hazırlanmış olsam da millet hazırlanamamıştı kahvaltı filan zaten direk saat 6’yı geçti. Kahvaltı ve eşyaların araca teslimi derken kendimi üniversite çıkışında bulmuştum. 06:40 gibi hareket ettik. İçimden her zamanki gibi vedalaşıyordum şehirden. Yol ayrımını geçtik Pütürge yolundaydık artık. Kayısı bahçeleri etrafımızı sarmış, köy havası gelmeye başlamıştı.
Yol bayağı zorluyordu. Yokuşlarda büyük çoğunluk zorluk yaşıyordu. Zorlu yokuşlar geldikçe pes mi etsek gibi bir duygu uyanıyordu eminim herkeste. Kendi içimde bunun tahlilini yapıyordum. Her gün evime gelirken ben bu hissi alıyordum zaten, öyle ya bisiklet yokuşlarda zordaş, düz yolda yoldaş olurdu.
Uzun ve yorucu bir çıkış vardı, valilik ve organizasyon ekibi sürekli araçlarla su takviyesi yapıyor, zorlu yollarda güneşin altında bizleri suluyordu. Yorucu birkaç saatin ardından Tepehan’a varmıştık. Yolda Karakaya Barajı karşısında yaklaşık 1200 metre irtifadaki çaydan hiç bahsetmiyorum J Tepehan küçük ve sakin bir kasaba. Belediyenin tahsis ettiği bölgeye çadırımızı kurup karnımızı doyurduk. Ne güzel ki duş imkanı da sağlanmıştı. Nemrut’a tam anlamıyla hareket için her şey iyi gidiyordu.
Akşama bizleri davul keyfi beklediğini bilmeden akşam yemeği yedik, ardından davullu zurnalı eğlence başladı. Hoştu eğlendik, ama yatma vakti gelmişti bile. İkinci günü de böyle noktaladık.