Nemrut Turunda Birinci Gün

Daha önceden bir defa gitmiştim Nemrut’a. İşin gerçeği çok beğendiğimi söyleyemem. Belki birçok sanat dostu kızacak benim bu söylediklerime ama dürüst olmak gerekirse birkaç “kafa” dağın başında duruyor. Benim için başka bir şey ifade etmemişti, gerçi ikinci kez çıktıktan sonra pek değişen bir şey de olmadı ya neyse.

nemrut-2013-623x340

                Malum memleketime geliyordum aslında, doğup büyüdüğüm, suyunu 18-19 yaşına kadar içtiğim topraklara. Ama bu seferki gerçekten farklıydı. Öyle aileyi ziyaret, yaz tatili veyahut iş icabı değildi bu. Bir yabancı gibi gelmiştim memleketime sırf bisiklet festivaline katılayım diye. Yalnızda değildim hani, yoldaşım Rüzgar ve bendik gelen.

                Tur aslında Perşembe günü başlıyordu fakat işin aslı herkes Perşembe günü damladı. Malum çoğu çalışan evli vs. Bu yüzden Perşembe gelebildiler ki zaten Perşembe günü turumuz şehrin bir semti olan Battalgazi ( Eski Malatya) oldu. Yaklaşık 20 km gibi bir mesafe aldık biz üniversitedeki kamp alanından. Kamp alanında ilk gün konaklamayan grupla yol ayrımında buluştuk ve turumuz başladı resmen. Mustafa EKİCİ hocamızın öncülüğünde sıralandık ip gibi, çevirmeye başladık her zamanki gibi pedalları.

                Tur arkadaşlarımızın %35-40’lık kesimi dışarıdan gelenler oluşturuyordu. Geri kalanlar ise Malatyalı dostlarımızdı. Aramızda bir de Hollanda’dan gelen yabancı arkadaşımız Marlous da bulunuyordu. Hemen herkes birbirine beklemediğim bir sıcaklıkla davranıyordu. Bu benim ilk turum olmasından mıdır o zaman anlayamadığım bir duyguydu bu. İçimde düşünmeye koyulmuştum, “Her bisiklet festivali böyle sıcak mı? İnsanlar ne güzel kaynaşıyor, her yerde böylemi acaba ?”. Bu tarz sorular aklımı kurcalayadursun turumuz Battalgazi’ye varıp Silahtar Mustafa Paşa kervansarayında mola vermeye gelmişti. Bu kervansaray daha önceki bilgilerime dayanarak söyleyeyim, eski bir yapı olarak korunamamış fakat yeniden eskisinin özelliklerine bağlı kalınarak inşa edilmişti.

                Buradan yaklaşık yarım saat sonra ayrıldık ve Ulu Cami’ye doğru Sanat Sokağı’ndan yola koyulduk. Bu sokak belediyenin daha önceden yapmakta olduğu bir projeydi ki ben bunu hatırlıyordum. Görünce ilk başta şaşırdım. Gerçekten hoş ve nazır bir sokak olmuş. Fakat şu dikkatimi çekti, daracık güzel eski dokuya uygun bir sokak yapılmış. O eski komşuluk hissi yaşatılmayı başarmışken bu sokağa araç girişi çok yanlış olmuştu bence.

                Ulu Cami’ye vardık. Burada daha önceden bir kez bulunmuştum. Malatya Merkez’de korunabilmiş belli başlı camilerdendi. Güzelce gezildikten sonra artık dönme vaktiydi. Bende bu sıralarda arkadaşımız Marlous ile konuşuyor hem tur hakkında yardımcı oluyor hem de merak ettiklerimi kendisiyle paylaşıyordum. O da bundan memnun olduğunu dönüşünde ifade etmişti.

                Dönüş yolunda sıcak kanlı hemşerilerim kayısı toplarlarken bizleri gördüler ve kayısı ikram ettiler. Kasa kasa kayısı vardı önümüzde. Yaklaşık 60 70 kişi kayısı komasına girebilirdik. Burada Mustafa hocamın söylediği “Bu kasalar bitecek” lafını hala unutmuyorum. Bana o an profilo reklamını hatırlatıyordu. (bu tabak bitecek) J

                Günün sonu dönüş tamamlandı çadırları kurmayanlar kurdu, yemek ziyafeti yapıldı ve kayıtlar yapıldı. Numaralar alındıktan sonra uyku zamanı… Sabah zorlu bir parkur bizi bekliyordu taa 06:00’da.

Bir cevap yazın